Society, Politics, and Economy in Modern Turkey: Sociology of Turkey - Maintained by Tugrul Keskin
We are at a point in our work when we can no longer ignore empires and the imperial context in our studies. (p. 5)
― Edward W. Said, Culture and Imperialism

Saturday, May 30, 2015

Anadolu Türküleri - Kayıt:Emre Dayıoğlu

Sabri Özdemir - Tahsin Yarar - Karpuz Kestim Kırmızı 

Helime Özke - Sipsi 

Osman KIRCA - Üçtelli 

Serikli Kemancı Mehmet Nazlı - Kırşehir'in Gülleri

Sezai Karakoç’un dergisi: AK Parti meseleleri çözmedi, geleceğimiz karanlık!

Sezai Karakoç, iktidarın dış politikasını 'fecaat' olarak yorumladı

CIHAN  | İSTANBUL- 29.05.2015

Yüce Diriliş Partisi Genel Başkanı şair ve yazar Sezai Karakoç'un başyazarlığını yaptığı Diriliş Işığı dergisinde çıkan makalede, AK Parti’nin uzun süreli halk desteğine rağmen temel meselelerde elle tutulur bir ilerleme kaydetmediği vurgulandı. Yazıda, "İslam dünyası ile gelinen nokta fecaattir. Türkiye'nin geleceği karanlık ve diğer ülkelerle çatışma tehlikesiyle karşı karşıya." denildi.

Sezai Karakoç'un 1970'lerden itibaren kaleme aldığı şiir ve siyasi makalelerinden oluşan Diriliş Işığı dergisinin son sayısında 'Gerçek Durum ve Tek Umut' başlıklı değerlendirme yazısı yer aldı. Yazıda şu görüşler yer aldı: "Adalet ve Kalkınma Partisi, çok partili düzene geçtiğimizden beri, en uzun iktidarda kalmış parti olmak açısından talihli bir partidir. Halkın oyuna ve iltifatına mazhar olmak açısından şikayete hakkı olmayan bir durumdadır. Buna karşılık iktidar, icraatlarını, propagandasını ustaca yapmakta olsa da, ülkenin temel, öteden beri süregelen sorunlarının geleceğimizi teminat altına alacak şekilde kökten çözüme kavuştuğuna dair, gözle görülür elle tutulur bir ilerleme ne yazık ki, gözlemlenememektedir."

AK Parti iktidarı dönemindeki dış politikanın da eleştirildiği yazıda, "Dış politika İslam alemine açılma başarısızlıkla sonuçlanmıştır, Mısır, Suriye ve Libya ile olan ekonomik ilişkiler dahil bütün bağlar kopmuş, bölgedeki bölünmeler ve parçalanmalar sonucunda, bazı ülkelerle birlikte bir tarafa savrulmuş olan ülke, diğer her bir İslam ülkesi gibi, geleceği karanlık ve diğer ülkelerle çatışma tehlikesiyle karşı karşıya kalmış durumdadır. Bu durum şüphesiz batılı ve doğulu büyük devletlerin İslam dünyasını parçalama, istila ve işgal emellerinden doğmaktadır. Ancak, bunu önceden görüp diğer İslam ülkelerini uyarmak ve buna bir çare aramak, bunun için bir araya gelmek, birleştirmek gerekirken Batılılarla birlikte hareket etmek, onların çizgisinde yürümek, hep tabi olmak hiçbir zaman gerçek bir inisiyatif kullanamamak, ülkemizin geleceği için en büyük bir handikaptır." ifadeleri yer aldı.

Sephardic Jews Feel Bigotry’s Sting in Turkey and a Pull Back to Spain

By CEYLAN YEGINSU

The New York Times - MAY 26, 2015

ISTANBUL — For Rafi, a local newspaper’s anti-Semitic crossword puzzle was the final affront. He knew he had to leave Turkey.
“There are many reasons to leave: a lack of work opportunities, growing polarization within society and oppressive leadership. But the hatred toward our community has been the tipping point for me,” said Rafi, 25, a graphic designer based in Istanbul, who provided only his first name out of fear of harassment by Turkish nationalists. “There is no future here.”
Rafi is one of thousands of Sephardic Jews in Turkey who trace their ancestry to Spain and are now applying for Spanish citizenship in anticipation of a parliamentary bill expected to pass this month in Madrid that would grant nationality to the Jews who were expelled in 1492, during the Inquisition.
Most are seeking visa-free travel within Europe and an opportunity to escape what they see as rising anti-Semitism in Turkey. But many are taken with the idea of reversing the trek their ancestors took centuries ago as they escaped persecution in Spain and settled in the more tolerant environs of the Ottoman Empire.

READ MORE.....

Sisteme entegre olmayacağız - Atilla Fikri Ergun


Wednesday, May 27, 2015

The role of academics in Turkey’s politics: the Mülkiye Junta and the transformation of the Republican People’s Party

Southeast European and Black Sea Studies 
Volume 14, Issue 1, 2014  

Yunus Emre

Between 1971 and 1973, Bülent Ecevit, an exceptional Third World leader who espoused a social democratic creed, struggled against the military rule by peaceful means. His main supporters in intellectual and ideological terms were a group of professors and politicians known as the Mülkiye Junta. The members of the group were scholars from the Ankara University Faculty of Political Science (previously known as the Mülkiye) and advisors to Ecevit. They supported parliamentary politics, criticized the role of the military in political life and recommended a new direction for the Republican People’s Party (RPP). In May 1972, they took over the party administration under the party chairmanship of Bülent Ecevit. After this, the RPP won the highest votes in the 1973 elections. The Mülkiye Junta had central role in the leadership and ideological change in the RPP. This article examines the political thinking of this group and their struggles within the RPP.

DOWNLOAD THE ARTICLE......

Tuesday, May 26, 2015

KAD (Kritik Analitik Düşünme) Perspektifinden Sosyoloji ve Sosyoloji Öğretimi

Doç. Dr. Ali Arslan
Sakarya Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Sosyoloji Bölümü, Türkiye

Özet

Ülkemizde eğitimle ilgili genel olarak kullanılan bir söylem vardır: Bu söylem, eğitimin ezberciliğe dayandığı üzerinedir. Birçok bilim alanında, genelde öğretim hataları yapılmaktadır; ama bazen öğrenciler de buna alıştırılmış olarak veya kolaya kaçarak adeta ezberleme türü eğitimi istemektedirler. Öğretici ve öğrencilerin karşılıklı hatalarından kaynaklanarak ortaya çıkan öğretim uygulamaları sonucunda, özellikle sosyoloji alanında ki öğrencilerimiz, yeni bir bakış açısı geliştirmek yerine, toplum olarak bizi temsil etmekten, anlamaktan ve açıklamaktan uzak Batılı sosyolojik teorileri ezberlemeye devam etmekte, bu da nesiller boyunca taklitçi, aktarmacı ve bir kısır döngü şeklindesürüp gitmektedir. Bu çalışmanın amacı, sosyolojinin, sadece Batı tarihi ve kültürel tecrübelerine dayalı sosyolojik teorileri ezberlemekten ibaret olmadığını, kritik - analitik düşünme ve problem temelli öğrenme biçimi ile İslamdünyasını doğru bir şekilde anlama ve açıklamayı mümkün kılacak yeni bir perspektife, teorik açıklamaya ve öğretim tekniklerine ihtiyaç olduğunu ve alanda yapılan çalışmalarıgöstermektir.

Anahtar Kelimeler
KAD, Sosyoloji Öğretimi, İslami Sosyoloji, Uygulamalı Sosyoloji,

Abstract:
In Turkey, there is a commonly used educational discourse: this discourse is that education is based on the memorization. As in many fields of science, there are often mistakes made in teaching; but sometimes students themselves want such a teaching style whether because they are accustomed to it, or they see it as an easy escape. As a result of the teaching practices that are due to the mutual mistakes of instructors and students, especially students in sociology, prefers, rather than developing a new perspective, to memorize the Western sociological theories which are remote from representing, understanding and explaining us as a society. This results in a vicious circle of imitative transmission throughout the generations. The purpose of this study, is to emphasize that thinking sociologically is not simply to memorize the sociological theories based on Western historical and cultural experiences, that we need a new perspective or a new theoretical framework for sociology in order to understand and explain the Islamic world within a critical-analytical way of thinking. For this aim, I discuss my experience in the Department of Sociology, Sakarya University, my research and teaching practice for the construction of such a theoretical approach, and the critical-analytical perspective for instruction.

Key words:
KAD, Teaching Sociology, Islamic Sociology, Applied Sociology


Monday, May 25, 2015

Second poll shows Turkish ruling party may lose majority in election

ANKARA (Reuters) - Turkey's ruling AK Party is seen losing its parliamentary majority in a June 7 election and may have to form a coalition government, according to the results of a survey by pollster SONAR seen by Reuters on Monday. The poll put AKP support at 41 percent, the main opposition Republican People's Party (CHP) at 26 percent, the nationalist MHP at 18.1 percent and the pro-Kurdish HDP at 10.4 percent, just above the 10 percent threshold needed to enter parliament. It was the second poll within days by a widely watched pollster pointing to AK Party support just above 40 percent, hitting sentiment among investors which have been pricing in a majority for the AK Party.  A level of support for the AK Party indicated by the latest polls would make it very hard for it to achieve constitutional changes sought by its co-founder, President Tayyip Erdogan, who wants stronger executive powers. (Reporting by Ercan Gurses; Writing by Daren Butler and Ece Toksabay; Editing by David Dolan and Toby Chopra)  

KONDA Genel Seçimler 2015 Son Anket Sonucu 

Seçim anketleri ardı ardına açıklanmaya devam ediyor. 7 Haziran genel seçimlerine sayılı günler kala anket firmaları yaptıkları seçim anketi sonuçlarını kamuoyuna açıklıyor. En son seçim anketi sonuçları anket firmalarıyla aynı anda bugun.com.tr'de. 7 Haziran seçimleri öncesi partilerin ve seçmenlerin gözü kulağı seçim anketlerinde. Anket firmaları seçim anketi sonuçlarını peşpeşe açıklamay devam ediyor. En son seçim anketi sonuçlarına göre iktidar partisi AKP'de büyük oy kaybı yaşanıyor. 

SONAR Başkanı: "Her ihtimalde erken seçim olacak" http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2015/05/150525_turkiyede_bugun  SONAR Başkanı Hakan Bayrakçı, "Her ihtimalde erken seçim öngörüyorum" dedi. CNNTürk Televizyonu'na seçim anketi sonuçlarını değerlendiren Bayrakçı, "Mecliste dört parti olacak. Bunlardan ikisinin koalisyon ihtimali imkansız. MHP ile HDP koalisyon yapamaz. Yaparsa, MHP seçmeni oyunu geri alır. CHP ile MHP koalisyonu matematik olarak yetmez. AKP-MHP koalisyonu bir ihtimal" dedi. 'MHP elindeki kozu kullanabilir' Ancak AKP-MHP koalisyonunun da uzun ömürlü olamayacağını kaydeden Bayrakçı, MHP'nin tek bir hareketle her şeyi değiştirebileceğini belirtti. Bayrakçı "Koalisyondan sonra MHP 'AKP ülkeye zarar veriyorlar' dese, erken seçim istese, oyları yüzde 20'yi geçebilir. Elinde böyle bir koz varken niye yapmasın?" ifadelerini kullandı. CHP ile AKP koalisyonunu CHP'nin yapamayacağını ileri süren SONAR Başkanı, "CHP seçmeni AKP'ye en karşı olan seçmen. Koalisyon yapılırsa kıyamet kopar" dedi. Bu seçimlerde CHP'nin ancak oylarını koruyabildiğini belirten Bayrakçı, ön seçim süreci ve vaatler olmasa, CHP'nin yüzde 22-23'lere kadar düşebileceğini ifade etti.

Sunday, May 24, 2015

THE IZMIR PROJECT

The Izmir Project is an international initiative led by the Kiriaty Foundation to save Izmir's unique synagogues, and create a living cultural monument to the rich Jewish heritage of the city.  The Izmir Project cooperates with the local Municipality and the Jewish community to restore and reconstruct seven of Izmir's synagogues and historic community buildings, and construct a museum with a cultural center.    The aim of this project is to turn the old Jewish quarter of Izmir into an exciting historical, cultural, educational and touristic site as a tribute to Turkish history and world monuments, and an accolade to the rich architectural legacy of the Jewish community that once flourished in Izmir.  The Izmir project involves synagogue restoration, creation of a “Living Museum of Jewish Heritage” and a cultural center to cover 2000 sqm of built area with additional adjacent courtyard areas. The Living Museum of Jewish Heritage will serve as an academic center for multi-cultural research and dialogue.  Four contiguous synagogues within Izmir's historic bazaar have been designated as the core of the restoration project: Hevra, Algazi, Signora-Giveret and the ruins of the Foresteros synagogue. Combined with two other adjacent synagogues: Etz-Hayim and Shalom, in addition the Bikur-Holim synagogue nearby; they form a unique complex of diverse Sephardic synagogue styles.

READ MORE......

Turkish Studies Lecturer - University of Florida

Job Description: The University of Florida Center for European Studies is seeking a nine-month, non-tenure accruing lecturer position with the possibility of annual renewal in European and International Studies to be filled beginning Fall 2015. This position is in Turkish Language and Turkish Areas Studies. The teaching assignment will be 4 courses in Fall and 4 courses in Spring semesters. The position will be equally shared, 50/50 between the Center for European Studies and the College of Liberal Arts and Sciences' International Studies major. The appointment is to meet the instructional needs of the FLAS Turkish language and Turkish Studies Program and the College's International Studies major. Applicants will be expected to teach: INS4930 INS3004 EUS3938 Advanced Turkish, each semester Three Turkish area studies courses in alternating semesters CES Introductory course and/or a graduate European Studies course The successful candidate will also conduct robust outreach to encourage the development of Turkish Studies at the University of Florida. Salary will be commensurate with qualifications and experience and includes a full benefits package.
Minimum Requirements: PhD in related field
Preferred Qualifications: Experience teaching Turkish language and Turkish area studies courses. Evidence of successful outreach and program building of Turkish Studies.
Special Instructions to Applicants: Applications must be submitted on-line at http://jobs.ufl.edu/postings/65647 and must include: (1) a letter summarizing the applicant's qualifications, (2) a complete curriculum vitae, (3) a list of 3 references, and (4) three current letters of references. Applicant will provide names/emails of references and the application system will send automated emails to references requesting that they upload their letters of reference directly to the application website. Final candidate will be required to provide official transcript to the hiring department upon hire. A transcript will not be considered "official" if a designation of "Issued to Student" is visible. Degrees earned from an education institution outside of the United States are required to be evaluated by a professional credentialing service provider approved by National Association of Credential Evaluation Services (NACES), which can be found at http://www.naces.org/. The University of Florida is an equal opportunity institution dedicated to building a broadly diverse and inclusive faculty and staff.

The First Black Pilot in Aviation History: Ahmet Ali Çelikten

Ahmet Ali Çelikten[1][2][3] (born İzmirli Alioğlu Ahmed; 1883–1969), also known as Arap Ahmet Ali[2] or İzmirli Ahmet Ali,[1] was an Ottoman aviator who may have been the first black pilot in aviation history[4] and was one of the few black pilots in World War I, like Eugene Jacques Bullard. His grandmother came from Bornu (now in Nigeria) to the Ottoman Empire as a slave.[4][5]

Ahmet born in 1883 in İzmir, in the Aidin Vilayet of the Ottoman Empire[6] to his mother Zenciye Emine Hanım and father Ali Bey, of African Turkish descent.[7] He aimed to become a naval sailor and entered the Naval Technical School named Haddehâne Mektebi (literally "School of the Blooming Mill") in 1904.[7] In 1908, he graduated from school as a First Lieutenant (Mülâzım-ı evvel).[7] And then he went to aviation courses in the Naval Flight School (Deniz Tayyare Mektebi) that was formed on 25 June 1914 at Yeşilköy.[1] He was then a member of the Ottoman Air Force.
During World War I, he married Hatice Hanım (1897–1991) who was an immigrant from Preveza.[3] He became first black military pilot in aviation history when he started serving in November 1916. On 18 December 1917, Captain (Yüzbaşı) Ahmed Ali was sent to Berlin to complete aviation courses.[5]

To quote David Nicolle's book, The Ottoman Army 1914–1918, "Most Ottoman aircrew were recruited from the Turkish heartland ... others came from the Arab provinces of the Ottoman Empire as far south as Yemen, or even from neutral Iran. Captain Ahmet was of Arab-African origin and may have been the first 'black' Air Force pilot in aviation history, having received his 'wings' in 1914-15." The book features a photo of Ahmet in front of a Bleriot XI-2 trainer at the Yesilkoy flying school. We featured the same photo in "Over the Front", Volume 9, No. 3, Fall 1994. Ahmet's "wings" would seem to have been earned prior to Bullard's earning his brevet No. 6259 on 20 July 1917, though Bullard is often cited as history's first black aviator.[4]

FROM WIKIPEDIA..... 

Mustafa Kemal - Can Dündar 2008


İsmet İnönü Belgeseli ~ Can Dündar "Asrın Dev Lideri"


Friday, May 22, 2015

Nene Hatun…

Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu

Tâze gelin iken onsekizimde
İki göğcek bala iki dizimde
Ve iki damla yaş iki gözümde
Doksan üç gününden hatırladığım.

Ruhumun sururu oğlumla kızım
Mürvetim, devletim, sevincim, sızım…
İki can yoldaşım, Elifle, Kâzım..
Şaçlarını tel tel ıtırladığım.


Komazlar ki çifte kuzu meleye
Derler düşman gelmiş Çanakkale’ye
Yadımda oğlumu o velveleye
Ayet el Kürsi’yle poturladığım

Düşmanı kahredip dönsün diye tez
Yadımda..Kırklara adadığım bez..
Konuya-komşuya haftada 3 kez
İnce ekmek açıp fetirlediğim.

Ap akça mektublar gözledim.Gelmez.
Bağrımın başını közledim gelmez..
”Anam” deyişini özledim.Gelmez..
Ap akça sütümle baturladığım.

Şehitlik şerbeti içti dediler..
İçti ve öteye uçtu dediler.
Ne mezarın belli, ne düştüğün yer
Ey can konağımda yatırladığım! ..

Ey can konağımda kadri ziyâde…
O, aydan, güneşden bedri ziyâde.
Peygamber katına ulaştı mı de
Doksanüç harbinde Aziziye’de
Moskof kafirini satırladığım

NENE HATUN BELGESELI
Nene Hatun'u Tanıyalım.. 

PANEL DISCUSSION ON TURKISH FOREIGN POLICY

CENTER FOR TURKISH STUDIES
Mark O. Hatfield School of Government
Portland State University

TUESDAY, JUNE 2nd, 4:30 – 6:00pm
Place: 2nd Floor Parsons Art Gallery, CUPA (Urban Center) 503 SW Mill St., Portland OR 97201

Panel discussion: Turkish Foreign policy in the 21st Century: Institutions and Strategies
Moderator: Professor Tugrul Keskin, Department of International and Global Studies
Discussant: Professor Birol Yesilada, Director, The Center for Turkish Studies, Middle East Studies Center
Papers:
  1. “Grand Strategy and Turkish Foreign Policy.” Professor Nejat Dogan, Chair, Department of International Relations, Anadolu University 
  2. “The Role of Think Tanks in Turkish Foreign Policy.” Dr. Kubilay Arin, post-doctoral research scholar, Center for Turkish Studies
Nejat DOGAN received his B.A. degree in International Relations from Ankara University. He holds an M.A. degree in International Politics from the American University/Washington D.C. and a Ph.D. in Foreign Affairs from the University of Virginia. His doctoral dissertation, entitled “Inis L. Claude and World Order,” proposed a pragmatic- liberal approach to International Relations. Between 2001 and 2011 he taught at Erciyes University. Dr. Dogan currently works as a full professor at Anadolu University (Turkey) and chairs the Department of International Relations. He is a vising scholar for the 2014-2015 academic year at Portland State University for conducting research on 21st century Turkish foreign policy.

Kubilay ARIN received his doctorate from the University of Munich in 2012 and was a visiting scholar at the Middle East Technical University in Ankara in 2014. His research focuses on think tanks in the US and Turkey, EU-Turkey Politics, US-Turkish relations, US and European foreign policy towards the Middle East, the democratization in Turkey and the Kurdish question. He has a forthcoming book that examines Think Tanks, Game-Changers in Turkish Foreign Policy. This book will address Turkey's (strained) relations with the US, the EU, NATO, the UN and the Near East.

Co-sponsored by the Middle East Studies Center - Division of Political Science - Department of International and Global Studies Portland State University

Lecture announcement: Prof. Dr. Ali Çarkoğlu - Mass Public Opinion Dynamics towards June 7th General Elections

On the eve of the June 7th election, IFEA is pleased to invite you to a public lecture by Prof. Dr. Ali Çarkoğlu (Koç University).
The talk will focus on the various dynamics shaping the vote decision for the upcoming June elections. Drawing a comparison with previous elections, the lecture will rely upon recent data collected in the months of March and April 2015.

Ali Çarkoğlu is Professor of International Relations at Koç University, Istanbul, Turkey. He received PhD in Political Sciences in SUNY-Binghamton (1994); MA in Economics in Rutgers University (1989), MA in Economics in Boğaziçi University (1988), and BA in Economics in Boğaziçi University (1986). His recent research focuses on voting behavior, party systems and political parties, religiosity, social capital, public opinion, and Turkish politics. 

Prof. Çarkoğlu has been teaching comparative politics, public choice theory, voting behavior, Turkish politics, research design and methods, basic statistics and regression methods, regression methods for categorical dependent variables, survey methods, and social network analysis. Since September 2013, he serves as the Dean to the College of Administrative Sciences and Economics at Koç University.

The details are as follows:
Date and time: Monday June 1st @18:00
Venue: IFEA, Nuru Ziya sk no:10, Beyoğlu, Istanbul
Directions: http://bit.ly/IFEAulasim
More info: nilda.taskopru@ifea-istanbul.net
Please not that all visitors must enter through the security gateway. You will be asked to provide ID credentials and present your personal belongings for X-ray scanning.

Hoping for your presence on that day,
Sincerely Yours,
IFEA Team

Thursday, May 21, 2015

Research Institute on Turkey is a grassroots research cooperative based in New York City

Research Institute on Turkey 

We are an interdisciplinary group of researchers, artists, writers, architects, scientists and activists who explore and engage in commonization practices for social change.

Our goal is to contribute to a pluralistic, egalitarian, and democratic Turkey with an emphasis on social and economic justice, gender equality, sexual rights, cultural and political recognition and ecologic sustainability from a critical historical perspective.

We develop in-situ embodied knowledge through in-depth, focused research and policy analysis, creative public engagement, collective learning activities and network collaborations.

Our current research areas

  • Urban Justice and Right to the City

  • Labor & Finance

  • Collective Memory

Our activities

  • Facilitating interdisciplinary research through collaborative networks;

  • Developing practices of creative public engagement including data visualization projects, media campaigns, recording of collective memory in archives,

  • Organizing lectures, workshops, exhibitions, conferences and summer schools as part of the RIT University of the Commons.

Our history

The Gezi Uprising, a pivotal moment in the history of Turkey, is where it all started. We gathered in Zuccotti Park in NYC in support of our friends in Turkey who were occupying a small park in Istanbul. We started to organize in NYC during the early days of the Uprising in Turkey to voice the demands of the movement.

Meetings turned into forums that paved the way to Gezi Platform NYC – a non-partisan institution that housed important events such as the Talk Turkey Conference, twenty-two Gezi NYC Forums, art events, workshops and panels, commemorations and flashmobs. Individuals that have come together through Gezi Platform NYC have formed groups such as the GEZIniyoruz Network, an international network of Gezi Forums and Platforms across the US, Canada, Europe and Turkey.

The post-Gezi process has reaffirmed that social transformations can only be an outcome of a sustained and an effective collective struggle. This requires novel institutional structures that enable focused, and creative public engagement, coalescing individual energy and expertise.

A new model: a cooperative research institute

  • An ongoing collective learning process

  • Open and egalitarian participation of members in decision-making

  • An alternative to corporate think-tank models

  • A productive model of brewing ideas and action through solidarity

  • A hub for creativity and of thinking outside the box

  • A collective body of work that culminates impactful tools for social transformation and change

    Why radical research?

    Authoritarian neoliberal policies are increasingly shaping contemporary research activities in Turkey and beyond. Political and financial pressures on researchers prevent them from addressing urgent topics and themes. Notable voices are sidelined by a lack of funding, and research projects are increasingly realized in a particularly conservative tone, lacking imagination.

    We believe that salient radical research activity is necessary for informed critical decision making processes, public engagement and educational activities. We therefore initiated an alternative network of non-traditional, multidisciplinary collaborative research processes, RIT.

    Our goals

  • Addressing urgent topics which are not adequately studied

  • Using interdisciplinary methods and approaches beyond traditional disciplinary academic boundaries

  • Forming new working groups and initiate cross institutional working groups, and promoting collective action.

  • Creatively and systematically engaging with civil society

By opening up a new intellectual space, we aim to assemble collective energy and capacity and provide resources for researchers and practitioners. 

FOR MORE INFORMATION......

Sunday, May 17, 2015

Aramco Ümmetçiliği? Türkiye’de İslâmcılık - Birol Başkan

Birikim -  | 18.05.2015
“Mensupları daha çok Yahudilerden olan bu hareket yeni değil. Spartacus-Weishaupt’un zamanından, Karl Marx’ın yaşadığı döneme, oradan Trostky (Rusya), Bela Kun (Macaristan) Rosa Luxembourg (Almanya) ve Emma Goldman’a (Birleşik Devletler) uzanan dünya çapında bir komplo bu. Var olan medeniyeti yıkma ve onun yerine yeni bir toplum inşası komplosu.  Artık gelişmesini durdurmuş, kıskançlık dolu bir art niyet ve imkânsız bir eşitsizlik temeli üzerine kurulmak istenen bir toplum komplosu… Fransız Devrimi trajedisinde de kesinlikle rolü olan bir hareket. 19. yüzyıl boyunca da her yıkıcı hareketin baş sebebi. Şimdi de, … Rus halkını saçlarından yakaladılar ve böylece büyük bir imparatorluğun tartışmasız sahipleri oldular.”
Bu cümleler Winston Churchill’e ait. İkinci Dünya Savaşı boyunca İngiltere Başbakanı olacak Winston Churchill’e. 1920 yılında Illustrated Sunday Herald gazetesinde çıkan bir yazısında, Churchill Rusya’da süregiden iç savaşın taraflarından Bolşevikleri, binlerce yıllık bir komplonun, Yahudi komplosunun, temel aktörleri olarak resmeder. Amacı hem Bolşeviklere karşı savaşan Beyazlar için destek toplamak, ki İngiltere’nin politikası da buydu, hem de bütün Yahudilere bir çağrıda bulunmak.
“Bu şartlarda şu özellikle önemli. Her bir ülkede, o ülkenin toprağına sadık milli Yahudiler her fırsatta öne çıkmalı … ve Bolşevik komplosu ile mücadele için alınan her önlemde aktif rol oynamalı. Böyle yaparak, Yahudi isminin şerefini koruyabilecekler ve bütün dünyaya açıkça gösterecekler ki, Bolşevik hareketi Yahudi hareketi değildir.”[1]
Churchill’in yazısı komplo teorisyenliğinin güzel bir örneği. Tarihte gerçekleşen bir olayı, içinde var olduğu toplumsal koşullardan tamamen soyutlayıp, birtakım art niyetli ve güçlü varlıkların (kişiler, devletler) kusursuz bir şekilde planlayıp mükemmel bir şekilde icra ettiği bir planın neticesi olarak görme, gösterme.  Tarihten, çoğu zaman yanlışlanamaz seçme deliller bulup, bunları öne çıkarma, sanki aralarında bir bağ varmış gibi de sıralama. Açıklanmak istenen olayın ve olgunun aktörlerinin iradelerini elinden alma, en basitinden dışarıdan gelen dürtülere göre hareket eden, kendi ajandası olmayan bireyler olarak resmetme. Açıklanan olayın veya olgunun bir komplo olmayabileceğini gösteren delilleri ise gözardı etme.  Komplo teorisyenliğinin temel bileşenleri bunlar.

DEVAMINI OKUMAK ICIN.....

SULTAN 2.ABDÜLHAMİT HAN'IN GERÇEK VİDEO GÖRÜNTÜLERİ


PROJECT DEMOCRACY - SİVİL ÖRÜMCEĞİN AĞINDA 27. BASIM ÇIKTI

MUSTAFA YILDIRIM

Sunuş:SÖA, 27. Basım sayfa 1-2

“STRATEJİK ORTAĞIN ÇOCUKLARI"

ABD parti örgütlerinin, Quantum şirketi [Temsilcisi George Soros] bankerlerinin, Alman, İngiliz, Fransız, Hollanda, Belçika siyasal partilerinin, İran Ayetullahlarının, İsrail bağlantılı vakıfların, uluslararası şirketlerin kurduğu; istihbarat örgütlerince el altından desteklenen şebekeler, birçok ülkede kitleleri ayaklandırdı. Ülke bütçelerini aşan paralarla kışkırtılan eylemlerle tarihsel köklere dayanan kurumları parçaladılar; çok partili, ama güdümlü siyasal düzen oluşturdular. Doğal kaynaklar, sanayiler, para piyasaları, kartellerin eline geçti. Direnenler, iç savaşa sürüklendi, yaşamlar karartıldı.
TSK, yeniden yapılanma programıyla, eğitiminden birlik düzenine dek değiştirildi, “Dünyada Barış” ilkesinden uzaklaştıııldı, kolonicilik ideolojisiyle donatıldı; sömürgeciliğin, yeni saltanatçılığın destek gücüne dönüştürüldü.
Azınlık milliyetçileri, İran-Şia yayılmacılığı, “sivil örümcek” ağıyla bütünleşti. TESEV, ARI gibi ana örgütlerin güdümünde, “yerel yönetimlere özerklik” başlığı altında başlatılan çalışmalarla federasyon alt yapısı tamamlandı. Yabancı devletlerin elçiliklerinde, yayılma örgütlerinde yıllarca çalışanların, Humeynicilerin bazıları meclise girdiler; hatta bakan oldular.
“Örümcek Ağı” örgütleri, yerli ortaklarıyla seçtikleri “umut veren lider adaylarını” ABD’ye gönderdiler. Gençler, üniversitelerde ABD ajanlarının odaklandığı merkezler aracılığıyla, Amerika’da bile “gerici” denilen örgütlerle ilişkilendirildiler. ABD Dışişleri’nin Genç Siyasi Lider programlarıyla Amerika’ya taşınan gençler, gazeteciler, etkili kişilere bağlandılar. Yeni yetme yazarlar, ABD’de kurslardan geçirilerek piyasaya sürüldü.* Güdümlü “sivil-asker” şebekesinin yıllardır yabancılarla hazırladığı Anayasa tasarıları yasalaştırıldı; Cumhuriyet devletinin temelleri söküldü. Ulusal birliği parçalayan; halkı çatışmaya sürükleyen yapılanmalarla yeni-saltanat düzeni kuruldu.
“Uluslararası Din Hürriyeti” operasyonuyla güçlendirilen ‘cemaat’ örgütleri, şeyh şirketleri, azınlık milliyetçisi “liberal” teslimiyetçiler, İran Ayetullahlar diktasından silah-para alan, terör eğitiminden geçirilen al-Kudüs Kuvvetleriyle, Hizbullahi örgütlerle aynı cephede buluştular. Kürt milliyetçiliğini güçlendiren sivil şebekenin katkılarıyla “açılım-barış” denilerek, yurt birliği parçalandı. Bu girişimin alt yapısını oluşturan sivil şebekenin önde gelenleri, “akil adam” komisyonlarına seçildiler, parçalama kararlarını halka benimsetmek için çalıştılar.
Sivil Örümceğin Ağında ve Ortağın Çocukları kitaplarını etkisizleştirmek isteyenler, bildik yöntemlere başvurdular. Akillerden bir “taraflı” gazeteci, “Mustafa Yıldırım’ın, istihbarat raporlarıyla sivil toplumu fişlediği, Sivil Örümceğin Ağında kitabı” diye yazarak hedef gösterdi** Araştırmaların istihbarat raporunun kitaplaştırılmış biçimi olduğu izleniminin yaratılması, yıkımcıların amaçlarına uygundu. Bu tür kişiler, gereğinden çok bölümler aktardığım açık-resmi örgüt raporlarını, yabancı yayınları görmezden geliyor; sözde sivilleri, yeni saltanatçıları kışkırtmaya çalışıyorlar.
Operasyonun tarihsel geçmişinin, temel yapısının sergilenmesi, ana örgütlerin çözümlenmesi; başka ülkelerden operasyon örnekleri verilmesi; tüm adların açık raporlardan, yayınlanmış biyografilerden alınması, onları ilgilendirmiyor. Bu nedenle yıkımdan kurtulmanın ön koşulu, sivil-asker örümcek ağını destekleyen CIA, MOSSAD, MI6, BND, EYP, VEVAK, al-Kudüs Kuvvetleri gibi örgütlerin şebekelerini, “danışman” kılıklı ajanlarını, devletten, partilerden, sendikalardan, derneklerden, vakıflardan temizlemektir.
Görev sınırsız özveri istiyor. Ressam Mark Lombardi [1951-2000] de sınır tanımıyordu. Bush ailesinin Harken Energy firması, Suudlar, Usame Bin Ladin ile para ilişkilerini, CIA’dan James Bath’ın Suudi bağlantılarını, biyolojik-kimyasal-nükleer silah kanallarını tablolarında sergiledi. FBI sergiyi bastı. Müze tabloların götürülmesine izin vermedi. Lombardi, bir süre sonra atölyesinde boynundan asılı bulundu. Venezuela’da büyük oy farkıyla iktidara gelen Hugo Chavez Frias yönetimine, parlamentoya karşı, 2002’de sivil-asker darbesi düzenlendi. ABD’den para aldığı kanıtlanan subaylar, “sivil toplum örgütleri”, işadamları parlamentoyu bastı. Halk parlamentoyu kuşatarak kurtardı. Darbeci subaylar, CIA yardımıyla Miami’ye kaçtılar. Savcı Danilo Anderson [1966-2004], polis-asker-savcı-yargıç-sivil 400 kişi hakkında casusluktan, darbecilikten, cinayetten dava dosyası hazırladı. İlk silahlı saldırıdan kurtulan Anderson, on beş gün sonra taşıtına C4 patlayıcı yerleştirilerek öldürüldü.
Kitabın bu baskısını da Mark Lombardi’ye, ilkeli savcılık uğruna ölen Danilo Anderson’a, İran’da yargısız-savunmasız canlarına kıyılan sanatçılara, yazarlara, ozanlara, gerçeklerin ardında koşarken öldürülen gazetecilere, hukukçulara adıyor, karanlığı yakanları saygıyla anıyorum.
Mustafa Yıldırım, 28 Şubat 2015,
_____________________
* TSK, akademisyenler, yazarlar, gazeteciler, gençler üzerindeki operasyonun ayrıntıları; Türkiye’de çalışan 85 CIA elemanının listesi için bu kitabın devamı olan Ortağın Çocukları kitabından yararlanılabilir.
** Yıldıray Oğur, “Ergenokon’un özoğulları”, Taraf, 28 Mart 2009.
*** Kitap, 1999’da yazıldığında TESEV’in o yıllardaki etkili kişilerinden söz edilmişti. Sözü edilmeyenlerin çoğu sonradan, Kemal Kılıçdaroğlu gibi, önemli konumlara yükseltildiler. TESEV’in ortaklar listesi, yeni basımlara (s. 579-580) eklendi.
****Azerbaycan’da Kasım 2005 seçimlerinden önce yazılan Azerbaycan’da Proje Demokratiya kitabı Bakû’de yayınlanamayınca özeti, “Sivil Örümceğin Ağında” kitabında yayınlanabilmişti. Kitap 2006’da Türkiye’de yayınlanınca eksik bilgilendirmeye yol açmamak için Azerbaycan bölümü yeni baskılarda yer almadı.
Uğur Mumcu’yla ilgili son bölüm, cinayet suçluları yakalanmadan önce yazılmıştı. Türk aydınlarına, güvenlik görevlilerine, yabancı diplomatlara kıyan İran al-Kudüs Kuvvetleri’nin Türkiye’de örgütlenişi, cinayetleri, yeni kitabın konusu olduğundan bu bölüm güncellenmedi.
Kitapçılardan ulaşılamazsa: internet satıcılarında bulunabilir...
NATO Genişletme Projesi uyarınca, ülkelerde, bu arada Türkiye’de de, Brüksel ile Washington’dan yönetilen gençlik örgütleri oluşturuldu. Bağımsızlık isteyenlere karşı, uzay savaşları teknolojisiyle donatılan yeni saldırı üsleri kuruldu. “Din hürriyeti” perdesi arkasına gizlenen baskıcı-gerici şebekeler, güvenlik ve yargı kurumlarına egemen oldular. Ulusalcı muhalefet ezildi, ya da ele geçirilerek içten çökertildi. Tek merkezden yönetilen medya oluşturuldu.

Saturday, May 16, 2015

THK Havacılık ve Uzay Bilimleri Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ünsal Ban'ın verdiği bilgiler, tüyler ürpertici!

Hayalet uçakları 'Uçan Kanat' adıyla 1948'de üreten Türk personel...
İnanılır Gibi Değil 1948'de Hayalet Uçak Yapmışısız!
Amerika bize öyle bir kazık atmış ki, dövünüp kendimizi yerden yere vursak yeridir. Aradan altmış küsur yıl geçtikten sonra şimdi yeni çıkarıyoruz. İnanılması güç ama ABD'nin Irak'ta kullandığı o teknoloji harikası 'hayalet uçakları' ilk biz ürettik. Hem de 1948 yılında! Sonra, Marshall Planı ile birlikte uçak üretiminden vazgeçtik. Öyle bir hale getirildik ki, bırakın uçağı, şimdi yerli otomobil üretip üretemeyeceğimizi
THK Havacılık ve Uzay Bilimleri Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ünsal Ban'ın verdiği bilgiler, tüyler ürpertici!..
Bugün yerli otomobil yapıp yapamayacağı tartışılan bu ülke, 1930'dan 1950'ye kadar uçak üretti.
Hem de 15 farklı modelde. Yetmedi, bunları Danimarka ve Hollanda gibi ülkelere de ihraç etti. Çizdi, üretti ve sattı!
İşte Türkiye'de üretilen ilk hayalet uçaklara bir örnek...
Bu ülke, 1948'de 'uçan kanat' yaptı. Yani, Körfez Savaşı sırasında ortaya çıktığında hepimizi hayran bırakan ABD yapımı 'hayalet uçakların' projesi bize ait. Üstelik, bunlar sadece kağıt üzerinde kalmadı, 'uçan kanatlar' Etimesgut'ta denenip uçuruldu da. Bakın fotoğraflarına, aralarında hiçbir fark yok. 1946-1947'de bizim düşünüp 1948'de gerçekleştirdiğimizi, Amerika 33 yıl geçtikten sonra 1981'de hayata geçirebildi!
Sonra, Marshall Planı devreye sokuldu. Bize, 'Siz neden uçak üretmekle uğraşıyorsunuz' dediler:
- Gerek yok. Bırakın bu işleri.
Biz üretir, size yardım olarak veririz.
Biz fabrikaların kapısına kilit vurduk. Onlar da gönderdiler hurdaları, sattılar yedek parçalarını.
Frenlediler, durdurdular, sömürdüler! Yıllar boyunca ülkeyi yönetenlerden bir Allah'ın kulu da çıkıp bu ihanete 'dur' demedi! Dile kolay; aradan tam 64 yıl geçtikten sonra açığı kapatmaya çalışıyoruz. İlk adım bugün atılacak.
THK Havacılık ve Uzay Bilimleri Üniversitesi, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından saat 10:30'da açılacak.
Peki ne yapacak bu üniversite?
Pilot, teknisyen, hava trafik kontrolörü ve kabin memuru yetiştirecek. 2014'ün ilk aylarında da semalarımızı bu üniversitede üretilecek yerli uçaklar kaplayacak.
Kaderin cilvesine bakın ki, uçakların üretimi 1950'lere kadar kullanılıp kapısına kilit vurulan o eski 'uçak fabrikası' binasında gerçekleştirilecek.
Bitmedi, bu kadar da değil...
Buradan astronotlar yetişecek.
Türkiye'nin ortaya koyduğu '2023 Yılı'nda uzaya çıkacağız' hedefini THK üniversitesi mezunu astronotlar gerçekleştirecek. Birileri yine taş koymaz ve engellemez ise, belki yerli uzay mekiğimizi bile yapacağız.

Türkiye için heyecan verici bir tablo.
Oysa, yıllar önce önümüze taş konulmasa, ufkumuz kapatılmasa, bütün bunlar son derece basit ve rutin havacılık faaliyetleri olarak görülecekti! Üstelik, havacılık alanında dünyada büyük bir değişim var...
THK Üniversitesi de resmi açılışı yapılmadan bu değişimi kavramış durumda. Öyle görünüyor ki, 2020'li yıllara gelindiğinde uçakların da pabucu dama atılacak. 1800'lü yıllardan kalma 'hızlanarak havalanma' anlayışı terk edilecek.
Muhtemelen geleneksel uçakların büyük bölümü hurdaya çıkacak.
Gökyüzünü, uçan daire benzeri başka hava araçları kaplayacak.
Şimdilik adı konulamıyor. Henüz ticarileştirilmedi ama Japonlar ilk üretimi yaptı.
Bu hava araçları, piste ihtiyaç duymayacak. Olduğu yerden kalkıp, istedikleri yere iniş yapabilecek. Kim bilir, belki gelecekte otomobillerin yerini uçan daire benzeri bu hava araçları alacak.
Rektör Ünsal Ban da dikkatini bu noktaya çevirmiş durumda ve oldukça iddialı:
- İşte biz bu yeni teknolojiyi yakalayacağız. Türkiye büyük bir değişim içinde.
Dünyanın 37. havacılık üniversitesinin bugün Cumhurbaşkanı tarafından Ankara'da açılacak olması, bu değişimin en önemli göstergelerinden biri.
Üstelik, THK Havacılık ve Uzay Bilimleri Üniversitesi, emsallerinden çok daha avantajlı.
90 uçağı ve 4 pisti ile imkânları en geniş olanı.
Alt yapımız hazır.
Yetişmiş beyin gücümüz var.
Amerikalılar'ın 1981'de başardığını, 33 yıl önce 1948'de düşünüp hayata geçirecek kadar da ufuk sahibiyiz. Bu ülke insanı, yıldızlara bile ok atar! Yeter ki, iyi yönetilsin ve önüne taş konulmasın.

Kırgızistan’da Büyük Düşünür Balasagın’ın 1000. Yıldönümü Kutlanacak

Turk Yurdu Haber - 15 Mayıs 2015

Kırgızistan’da Cusup Balasagın’ın 1000. yıldönümü kutlanacak. Konu hakkında Cumhurbaşkanlığı Etnik, Dini Politika ve Sivil Toplumla İlişkiler Bölümü Başkanı Mira Karıbayeva, “Kabar” haber ajansında düzenlenen basın toplantısında ifade etti.
Onun söylediğine göre, Cumhurbaşkanı Almazbek Atambayev, “Cusup Balasagın’ın 1000. yıldönümünü kutlama hakkında” kararname imzaladı. Cusup Balasagın, Kırgızların ve diğer Türk halkların devletinin tarihinde büyük önem taşımaktadır. Doğu Müslüman Rönesans döneminin büyük düşünürü, Karahanlı Kağanlığı’nın seçkin devlet adamı Balasagın, Türk dünyasında devlet yapısı teorisi ve pratiği, kültür ve maneviyatı geliştirmeye büyük katkı sağlamıştır.
Belirtildiği gibi, Cusup Balasagın’ın büyük tarihsel rolünü, onun Türk-İslam kültürünün oluşumuna sağladığı katkıyı, Kırgızistan ve Orta Asya tarihinde Karahanlılar döneminin önemini tanımak gerekiyor.

Friday, May 15, 2015

AMERİKAYA İLK GİDEN TÜRK YOLCU GEMİSİ...GÜLCEMAL....


Gülcemal, ilk ismi ile Germanic, 1874 yılında Belfast kentinde Harland and Wolff firması tarafından inşa edilen ve 1911 yılında Osmanlı Seyr-i Sefain İdaresi tarafından satın alınan uzun yol buharlı yolcu gemisi. Amerika'ya giden Türk bayraklı ilk gemi olarak Türk Sivil Denizcilik tarihine geçmiştir. 1950 yılında söküldüğünde 75 yıllık hizmet ömrüyle o tarihte dünyanın en uzun süre çalışan ikinci gemisi olarak da kayıtlara
142 metre uzunluğunda, 14 metre genişliğinde ve su altında kalan kısmı yaklaşık 10 metre olan, üst güvertesi açık, iki bacalı, dört direkli, 5071 gross tonluk geminin teknesi su geçirmez perdelerle 8 bölmeye ayrılmıştı....
Maudslay, Sons and Field yapımı makineler
İnşa edildiği tersane o zamana kadar bu büyüklükte bir geminin makinalarını yapmadığı için 5.000 beygir gücündeki tripıl ekspenşın (üç genişlemeli) makinelerin yapımı bu alanda hayli deneyimli olan Londra merkezli Maudslay, Sons and Field firmasına ısmarlanmıştı. Geminin 8 adet çift tabanlı kazanları ve dakikada 52 devir yaparak dönen 7 metre çapında bir pervanesi vardı. Günde 85 ton kömür yakarak saatte 15 deniz milin üzerinde bir hıza erişebilen geminin depoları 1.100 ton kömür alabilecek kapasitedeydi. Gemi kendi döneminin bir teknoloji harikası olarak görülmekteydi.

Geminin yemek ve dinlenme salonları hayli geniş tutulmuş, geniş oyun yerleri , lüks restoranları, göz kamaştırıcı salonları ile lüks oteller ayarında yüzen bir saray görünümündeydi. Geminin birinci mevkiinde 220 yolcu ağırlanıyordu, ikinci mevki kamaraları yoktu ancak alt kısmında 1500 göçmen taşıyabilecek geniş koğuşları vardı. Geminin mürettebatı 130 kişiden oluşuyordu. 1893’te Amerika'ya Chicago Sergisi’ne görevli olarak giderken Liverpool’dan bu gemiye binen Ubeydullah Efendi gemiden bahsederken geminin gezinti güvertesinin üstünde köşk şeklinde bir kütüphanesinin olduğunu, yemek salonunun vapurun baş tarafına bakan kısmında büyük bir piyano ve ayna bulunduğunu, kütüphanenin duvarına her sabah saat 9’da bir cetvel asıldığını ve bu cetvelde kalkış limanından kaç mil uzaklaşıldığı, varış limanına kaç mil kaldığı gibi seyirle ilgili güncel bilgilerin yel aldığını, geminin içinde çiçek yetiştirilen bir bahçesinin olduğunu ve yemek masalarına her gün oradan taze çiçek getirildiğini ve gemide her gece konserlerin düzenlendiğini belirtmektedir
Geminin inşa maliyeti 200.000 sterlin idi.

  GÜLCEMAL VAPURU - BİR VAPURA GÖNÜL VERMEK - Gökhan HÜNÜLÜ

Tuesday, May 12, 2015

Alabalıklar: Bir Sosyalist Kültür Belgeseli

2014

Türkiye’de sosyalist olmak zordur…
Bu ön kabulün oluşmasında etkili olan şey deneyimlenen acılardır. Aileler bu acı deneyimleri çocuklarına uzak durmaları gereken şeyler olarak öğretirler. Ancak içinizde bir ateş varsa duramazsınız ve araştırırsınız. Karşınıza çıkan ilk şey ise Türkiye’de sol düşüncenin çektiği acılar kadar, yaşadığı tartışmalar, kavgalar ve suçlamalar olur. İşte Birikim 1975’de çıktığı günden günümüze açtığı tartışmalar ve duruşuyla Türkiye solunun olmazsa olmazlarından biri olmuştur… Türkiye artık 70’lerin atmosferinden çok uzakta olsa da, Birikim, entelektüel cenahta etkinliğini sürdüren bir dergi olarak raflardaki yerini koruyor… Alabalıklar: Bir Sosyalist Kültür Belgeseli kaygıları ve meraklarıyla bir gencin iç konuşmaları üzerinden, Can Yücel’in bir yazısında Birikim’i nitelediği “alabalıklar” sıfatından yola çıkarak Birikim’in hikâyesini ve durduğu yeri anlamaya çalışıyor. Bunu yaparken solculuğun temelinden hareket ederek ironik bir biçimde tartışmalara ekleniyor.

TO WATCH THE DOCUMENTARY...

Lenin-Sosyalizmin Kızıl Şafağı (Eng Subtitled)


A New Book: Psychology of Religion in Turkey

Edited by Zuhâl Ağılkaya-Şahin (Izmir Katip Çelebi University), Heinz Streib (University of Bielenfeld), Ali Ayten (Marmara University), and Ralph W. Hood, Jr. (University of Tennessee at Chattanooga).

BRILL - 2015

In Psychology of Religion in Turkey, senior and emerging Turkish scholars present critical conceptual analyses and empirical studies devoted to the Psychology of Religion in Turkey. Parts 1 and 2 consist of articles placing the psychology of religion in historical context of an ancient culture undergoing modernization and secularization and articles devoted to the uniqueness of Islam among the great faith traditions. Part 3 is devoted to empirical studies of religion and positive outcomes related to health and virtues while part 4 is devoted to empirical studies on social outcomes of religious commitment in Turkey. Finally, part 5 is devoted to the issues of religiousness and spirituality, including two studies focused upon Turkish Sufism.

READ MORE....

INTERVIEW: Circassian identity a ‘hidden germ’ in Turkish politics

William Armstrong - william.armstrong@hdn.com.tr

HURRIYET DAILY - Tuesday,May 12 2015

In Turkey and elsewhere, identity politics have defined the last 30 years. Across the spectrum - from Islamist to secularist politics, from Kurdish nationalism to Turkish nationalism - cultural identity has become the key conduit for political expression.

Circassians, who migrated to the Ottoman Empire after being driven from their homeland in the North Caucasus by the advancing Russian Empire in the 19th century, have typically had a fairly low public profile in Turkey. But as Turkish scholar Zeynel Abidin Besleney describes in a new book (reviewed here), Circassian political activism in Turkey actually has a lively heritage stretching back to the Ottoman Empire. While their identity is still largely seen as a private concern, today Circassians have a rising “consciousness” and activism has become increasingly sophisticated.

Hürriyet Daily News spoke to Besleney to explore this little-known “hidden germ” in Turkish politics.

What made you want to research this subject? What piqued your interest?

I was born in Turkey, though I’ve been living in the U.K. for 18 years. I myself am Circassian from Turkey, and I had first-hand experience of the issue in the 1990s. I always thought that this was a kind of “hidden germ” in Turkish political history. There is a lively platform for Circassian diaspora activism, which goes back almost a century, but most people who study Turkish political history don’t have much of an idea what this platform actually is. Every now and then Circassians pop up in the news: Sometimes they hijack a ferry or an airplane, sometimes they come out onto the street demanding linguistic rights, which is usually thought of as an exclusively Kurdish domain. I wanted to explore the roots of this activism.

READ MORE....

Rebel Music | Turkey: Flowers of Gezi Park (Full Episode) | MTV


Sunday, May 10, 2015

Turkey and Iran: A Renewed Regional Rivalry

Hay Eytan Cohen Yanarocak

Tel Aviv Notes 9, no. 9 (May 10, 2015)

Tehran and Ankara have enjoyed close relations since Recep Tayyip Erdoğan’s ascent to power in 2002, but their character has been substantially altered by the “Arab Spring” uprisings. The collapse, or near-collapse, of numerous Arab regimes has created a power vacuum in the region, which both Ankara and Tehran, the self-defined heirs to the respective Ottoman and Safavid/Qajar Empires, have sought to fill. Most recently, Turkey and Iran have found themselves on opposite sides of the conflict that has erupted in Yemen. Tehran is supporting the upstart (Zaydi) Shiʿi Houthi militia, while Ankara provides logistical support to the Sunni Arab coalition led by Saudi Arabia to bolster the beleaguered Yemeni president ʿAbd Rabbuh Mansur Hadi. 

Two months ago, Erdoğan declared that “Iran’s efforts to control the region are intolerable.”[1] In response, at least 65 Iranian MPs demanded that President Hassan Rouhani cancel Erdoğan’s April state visit to Iran, in light of the Turkish president’s “careless statements."[2]

READ MORE.....

Turkey's Other Kurds: Between the Islamists and a Hard Place

By Burcu Ozcelik

FOREIGN AFFAIRS - May 4, 2015

For months now, Turkey’s main Kurdish Islamist party has been criticizing the ruling Justice and Development Party (AKP) for excluding it from ongoing peace talks between the government and Kurds. In January, leaders of this party, the Free Cause Party (Huda-Par), demanded to be recognized as a third group at the negotiating table, alongside the outlawed Kurdistan Workers’ Party (PKK), a secular separatist group that the AKP considers a terrorist organization.
With its emphasis on Islam, Huda-Par will be a direct threat to the AKP in elections this June, where it will compete with the Islamist AKP against the secular socialist Peoples’ Democratic Party (HDP) for religiously conservative Kurds. Indeed, since lasting peace in the country can be guaranteed only by an inclusive process, the government’s decision to leave out Huda-Par can be read as an attempt to strong-arm the process.

READ MORE....

Saturday, May 9, 2015

Former CIA Director to Lobby for Turkey

Sputnik - 09.05.2015

What’s a man to do after he’s led the Central Intelligence Agency? There’s always lobbying, and in the case of former director Porter Goss, he’s signed on to support the interests of a foreign government. 
Porter Goss’ tenure as CIA director made him a fairly hot commodity on the international scene. 
"Director Goss has unique experience with national security issues, and our clients will benefit greatly from his knowledge on a range of domestic and international energy, security, and policy matters," Dickstein Shapiro Chairman James Kelly said in press release following Goss’ decision to join the law firm.
That was in April, and that job has already segued into a lucrative lobbying position with the Turkish government, according to forms filed with the US Justice Department. While it’s hard to say exactly what the position will entail, the disclosure generally says that Goss will lobby Congress on "issues of importance to Turkey."

READ MORE....

Friday, May 8, 2015

Thank the Ottoman Empire for the taco al pastor

By Deena Prichep and Daniel Estrin

This story is a part of Global Nation  PRI's The World -  07, 2015

It’s a similar scene halfway across the world in Jerusalem. At the hole-in-the-wall Al Waary restaurant, there’s a vertical rotisserie of beef spinning next to the flames, flavored by tangy vinegar. Shave some off into a pita, and you’ve got shawarma — the quintessential Middle Eastern street meat.
If you're thinking these beloved dishes might be linked, you're right. So we hit the street food trail to find out, starting in Jerusalem.
“Shawarma is very, very interesting,” says Ali Qleibo, a Palestinian anthropologist, sitting at the Al Waary shawarma joint. The origin of the word shawarma comes from the Turkish word çevirme, which means "turning."

READ MORE....  OR LISTEN THE STORY....

Monday, May 4, 2015

A New Book: The Best Known American in Turkey: Betty Carp

Rifat Bali

Libra Publishing (2014)

This book is about the life of Betty Carp, a diminutive lady who had the reputation of being "the best known American in Turkey". Betty Carp started her career as a telephonist and typewritist at the American Embassy in Constantinople in 1914 hired by Henry Morgenthau, the American Ambassador at that time. She retired in 1964 after 50 years of service as an Attaché and Political Officer. During World War II years she worked for the Office of Strategic Services, the precursor of CIA with Allen W. Dulles that she met and admired during his assignment in Constantinople in the years 1921-1922. Betty Carp was also deeply involved in charity work and the American Hospital in Istanbul where she contributed by raising money for the Hospital. This book covers her life as well as her correspondence with various friends and ambassadors and bring into the light the life and works of an extraordinary woman, unknown so far.

TABLE OF CONTENTS:

Chapter One: Lıfe Of Betty Carp
  • Part One: Rifat N. Balİ: Short Biographical Notes On Betty Carp
  • Part Two: Louise S. Bevens: Unforgettable Miss Carp
  • Part Three: Genealogy Of The Carp Family
  • Part Four: Memoirs and Articles On Betty Carp
1) Henry Morgenthau (1856-1946). United States Ambassador in Constantinople (1913-1916).
2) James Srodes, Author of Allen Dulles: Master of Spies, Recounts Allen Dulles (1893-1969) Stay in Constantinople
3) Joseph C. Grew (1880-1965). United States Ambassador in Ankara (1927-1932)
4) Elizabeth Peet McIntosh (1915-). Former member of OSS
5) Sally Swift, Reporter of The Washington Post
6) Naomi Matthews. Spouse of Elbert G. Matthews (1910-1977). United States Consul General in Istanbul, 1951-1952.
7) Elizabeth Lewis Cabot (1906-1992). Spouse of Ambassador John Moors Cabot, (1901-1981).
8) Willie Snow Ethridge (1900-1982). Author, Lecturer
9) Lyn Holmes Waters
10) Gamze Türen
11) Demet Öğleni
12) Prof. Oya Başak
13) John E. Merriam. Retired Foreign Service Officer. United States Consulate General, Istanbul, Head of Political Section, 1962-1964.
14) Duane R. Clarridge (1932- ). Former CIA Officer
15) Baroness Garnett Stackelberg (1910-2005)
16) Prof. Frances Trix - Anthropology Department - Indiana University
17) James W. Spain (1926-2008). United States Consul General in Istanbul, 1970-1972.
18) Thomas J. Carolan (1934- ). United States Consul General in Istanbul, 1988-1992.
19) Dr. David Cameron Cuthell Jr. (1953- )
20) Jake Eddy
21) Nezihe Şahinoğlu (1936 - )
22) Documents Concerning Betty Carp's Retirement from the Foreign Service
a) Superior Service Award Given To Betty Carp
b) "Betty Carp Acclaimed As "Living Legend"
c) Dorothy McCardle - "So What's The Status of Women In State? - All Up to Them, Says Aide"
23) Attorney Erol Uzsoy (1947 - )
  • Part Five: Documents Announcing Betty Carp's Death
1) American Hospital of Istanbul, Inc. Announcement
2) Obituary Published in State Magazine
3) Obituaries Published in The New York Times
4) American Hospital of Istanbul, Inc. Announcement
5) Order of Funeral Service
6) Letter of Phyliss Macomber, Spouse of Ambassador William Macomber (1921-2003)
7) Letter of American Board of Istanbul
8) Letter of American Consulate General of Istanbul
9) Anonymous Report On The Funeral
10) Letters of Robert Douglas Coe (1902-1985) to Dr. Warren Winkler
11) Circular Letter of American Hospital of Istanbul on Betty Carp Endowment Fund
12) Letter of American Hospital of Istanbul to Rebecca Latimer
13) Letter of Elizabeth Clarke to Dr. Warren Winkler
Chapter Two: Correspondance Of Betty Carp
  • Part One: Correspondance With Cornelius Van H. Engert January-April 1918 - Description of Constantinople By U.S. Naval Officer Robert (Boby) Steed Dunn (1877-1955) - "In The Days of The High Commissioners: Life In Constantinople As The Wife of An American Naval Attaché Pictures It In Letters" by Elizabeth Cotten
  • Part Two: Correspondance With Lyman and Elizabeth Cotten July 1921 - June [1958] - Maxim: A Night Club of Constantinople
  • Part Three: Correspondance With Lamott Belin April 1922
  • Part Four: Correspondance With Allen W. Dulles November 23, 1922-February 1923
  • Part Five: Correspondance With Allen W. Dulles April 1922-June 1925
  • Part Six: Correspondance With Admiral Mark L. Bristol October 1929-April 1938
  • Part Seven: Correspondance With John Van Antwerp Macmurray August/September 1936-December 1949
  • Part Eight: Correspondance With Allen W. Dulles September 1938-November 1943
  • Part Nine: Correspondance With Laurence A. Steinhardt August 1944
  • Part Ten: Correspondance With Allan W. Dulles July 1948-November 1969
  • Part Eleven: Correspondance With Robert L. Van Nice August 1949-November 1973
  • Part Twelve: Correspondance With Hamilton Fish Armstrong April 1951-April 1971
  • Part Thirteen: Correspondance With Rosa-Lucille Hart September 1956
  • Party Fourteen: Correspondance With Alfred H. Barr Jr.
  • Part Fifteen: Correspondance With Rebecca Latimer June 1955-November 1974
  • Part Sixteen: Correspondance With Theresa Goell February 1961-November 1972
  • Part Seventeen: Correspondance With Parker T. Hart 1963
KITABI SATIN ALMAK ICIN....

CIA'i Istanbul'da kuran kadin: Betty Carp


Sunday, May 3, 2015

O casusla nasıl konuşturulmadım? Rafet Balli

Aydinlik - 3 Mayis 2015

Ruzi Nazar: “CIA’nın Türk Casusu”.
Yakınları böyle adlandırırdı.
Bir huzurevinde sessiz sedasız vefat etti. (30
Nisan).
Apar topar Fethiye’de defnedildi.
“Apansız” gitti denilmez. 98 yaşındaydı.

Birkaç satırla “kahraman”ımızı tanıyalım.
Fırtınalı yaşamında üç dönem var.
İlkinde: Sovyetler Birliği vatandaşıdır.
1917’de Özbekistan’da başlar hayat yolculuğu.
Üniversite eğitimi biter. İkinci Dünya Savaşı başlar.

İkincisi: Nazilerin emrindedir.
Nazi Almanyası Sovyetler Birliği’ne saldırır (1941).
Hitler’in safına ilk geçenlerden olur.
Almanlar bir “Türkistan Lejyonu” kurar. Sovyetler’le
savaşması için.
Nazar, yöneticiler arasındadır.

Üçüncüsü: Amerika’nın emrindeki dönem.
Savaş bitiminde CIA’ya alınır (1951).
Görev alanı önemlidir: Sovyetler’deki milliyetler meselesi.
Yani: Müslüman halkları Sovyet rejimine karşı örgütlemek.
Sonunda CIA’nın “Sovyet Milliyetler Bürosu”nun
başına geçer.

Yaptığı iş kritiktir.
ABD başkanları Sovyet liderleriyle zirve mi yapacak?
Ruzi Nazar, başkana şahsen brifing veren isimdir.
Sovyetler’in “yumuşak karnı”nı anlatır.

Nazar, Türkiye’de de görev yaptı (1959-71).
Yakınları bir “yanlış”ı düzeltiyor.
Ankara’da “CIA İstasyon Şefi” değilmiş.
Yine CIA bünyesinde, Sovyetler’e odaklı istihbaratı
yönetmiş.

Gelelim, Nazar’la röportaj meselesine.
2012 ortalarında Almanya/Stuttgart’tayım.
Bedrettin Dalan da oradaymış.
Zorunluluktan yurt dışındaydı. Ergenekon davaları
yüzünden.
20-25 yıldır tanışırdık. Haber gönderdi. Buluştuk.

Uzun bir sohbet.
Özellikle ABD’nin Türkiye’deki etkisini konuştuk.
Sözü Ruzi Nazar’a getirdim.
Konuşuyormuş. Türklüğünü de vurguluyormuş.
Gündemimde bir ABD seyahati vardı.
Nazar’la nasıl bağ kurabileceğimi sordum.

Dalan her zamanki gibi pratikti.
“ABD’ye gitmene gerek yok. Ruzi Bey artık Türkiye’de
yaşıyor.”
Üstelik iyi de tanışıyorlarmış.
Telefon numarasını verdi. “Görüşmeyi kabul et”
diye arayacağını söyledi.

Türkiye’ye dönüşte aradım.
Telefonu Nazar’ın kendisi açtı.
Konuşmasına baktım. Zihni melekeleri yerinde.
Özet: Ziyaretine gelmek istiyordum.
Hiç duraksamadan kabul etti.
Adresini verdi. Antalya/Side’de kalıyordu.
Nazar, Kaf Dağı’nın ardındaki bir figürdü.
Bu kadar “kolay” olmasını beklemiyordum.

Antalya’ya gidiş yılbaşını buldu.
Belgesel yönetmeni Serkan Koç’la yola çıktık.
Kamera ekipmanı da yanımızda. Çekim de yapacaktık.
Nazar, CIA’nın canlı arşivi gibiydi.
Her sözü belge değeri taşıyacaktı.

Randevulaştığımız saatte kaldığı sitenin önüne geldik.
Arabamızdan indik. İki araba daha durdu yanımızda.
Gözler üzerimizde.
Bir kadın site girişinde bekliyordu.
Elindeki cep telefonunu uzattı: “Sizinle konuşmak
istiyor.”
Birileri alarm vaziyetindeydi.

Telefonu aldım. Öfkeli ses hemen kendini tanıttı:
“Ben Enver Altaylı...”
Özet: “Ruzi Bey’le konuşmanıza izin vermiyorum.”
Gerekçe: “Çok yaşlı. Adeta bir enkaz. Bu haliyle
konuşmasını uygun görmüyorum.”
Anladığım: Nazar, Altaylı’nın gözetimindeydi.
İkna çabalarım: Sonuçsuz.

Altaylı da yabancı değil.
Diğer ünlü bir Özbek Türkü.
1963: Talat Aydemir darbesinde Harb Okulu’ndan
çıkarıldı.
Fuat Doğu tarafından MİT’e alındı.
Alparslan Türkeş’in kurmay takımı arasına girdi.
MHP’nin Hergün gazetesini yönetti.
Bağımsızlıktan sonra Özbekistan’da üst düzey ilişkiler
kurdu.
Hâlâ bir kuyruklu yıldız gibi dolaşır.

Neyse..
Antalya seyahatinden hemen sonra bir kitap çıktı.
Adı: “Ruzi Nazar: CIA’nın Türk Casusu”.
İmza: Enver Altaylı.
Hemen okudum: Ruzi Nazar tablosunun en fazla
yüzde 10’uydu.
Temel sorun: Nazi ve CIA dönemini sorgulamıyordu.
Türkiye’deki faaliyetleri tümden “es” geçilmişti.
Dün tekrar konuştuk.
Mazereti vardı: “Birçok isim hâlâ sağ.”

Bir de not: Nazar’ın arşivi Enver Altaylı’da.
Ses ve görüntülü kayıtları da.
İnşallah bir gün örtüleri kaldırır.

MHP Adana Kongresinde neler yaşandı? MHP'nin Islamcilasmasi ve Turkes


The death of probably the last Cold War spy

MURAT YETKİN

Hurriyet Daily- May/02/2015

Mecca, the Hajj of 1954, September... Two pilgrims took a ride on the bus carrying 21 Soviet Muslims to the Kaaba.
In the bus, the two men, carrying U.S. passports, start intimidating the others, shouting: “You are not true Muslims, you serve Moscow atheists.” They later pasted anti-Soviet posters on walls of Mecca and threw tomatoes at the mostly Turkic Soviet Muslims. Ian Johnson, who gives more details in his wonderful book “A Mosque in Munich,” speculates that probably on U.S. advice, King Saud of Saudi Arabia turned down a request from the Soviet ambassador to forward his complaints.
An edition of Time magazine, dated Sept. 27, 1954, reported the story as a spontaneous outburst of two Muslims of Russian-origin émigrés against the Soviet regime. But it was not like that at all. In fact, it was probably the first open act against the Soviets via Muslim communities conducted by the Central Intelligence Agency (CIA), sponsored by a Germany-based cover organization.
Both CIA propagandists in Mecca were also of Turkic origin. One of them was the 42-year-old Hamid Rashid. The other was 37-year-old Ruzi Nazar, or Nasar as it is sometimes spelled in the West.

READ MORE....

Yirminci yüzyılın 98 yılının hikâyesi…

Yıldıray Oğur

TURKIYE - 3/5/2015
 
15 Eylül 1954 günü The New York Times Gazetesi’nin birinci sayfasındaki haberin başlığı şöyleydi: “Sürgünler, Mekke’deki anti-kızıl eylemi anlattılar”  Haber üç yıldır Soyvetler Birliği’nin hac için Mekke’ye Moskova’nın  İslam’la ne kadar barışık olduğu propagandası yapmaları için gönderdiği 21 kişilik heyete karşı düzenlenen şok protestolar hakkındaydı.  Suudi Arabistan’da yaşayan 20 bin Rusya göçmeni Müslüman o yıl Sovyetlerden gelen propaganda heyetini domates yağmuruna tutmuş, “siz gerçek hacı değilsiniz” diye sloganlar ve küfürlerle karşılamıştı. Sovyetler aleyhine, kutsal şehrin duvarlarına sloganlar yazılmış, hacılara “kızılların” İslam’a ve Müslümanlara karşı tahammülsüzlüklerini, kapattıkları camileri anlatan 250 bin bildiri dağıtılmıştı.  New York Times’a eylemi, “Mekke’ye gelerek” (Nereden geldikleri hakkında en ufak ayrıntı vermeden) organize eden Tatar ve Özbek asıllı iki hacı anlatmıştı. Birlikte çekilmiş takım elbiseli, gülümseyen fotoğrafları da gazetenin birinci sayfasında büyükçe yer almış iki eylemci hacının adları:  Hamid Raşid ve Rusi Nasar’dı.

DEVAMINI OKUMAK ICIN.....